31 Ağustos 2015 Pazartesi

Herpes (uçuk) virüsünden nasıl kurtulunur?

Herpes (uçuk) virüsünden nasıl kurtulunur?

Herpes (uçuk)in tarihinden başlayarak herpes (uçuk)in antiviral ilaçlar yoluyla tedavisine kadar her şeyi konuştuğumuza göre, şimdi de bu durumu nasıl kontrol altına alacağınızı ve herpes (uçuk)ten sonsuza kadar nasıl kurtulacağınızı öğrenmek konusunda istekli olduğunuza eminim.
Gerçek şu ki, kesinlikle herpes (uçuk) ile yaşamak zorunda değilsiniz. Çok yaygın olarak bilinen "Herpes (uçuk) tedavi edilemez" ifadesi tamamen yanlış.


Bu herpes (uçuk) giderme protokolü ise güvenilir tıbbi bilime dayalı olmasına ve birçok farklı yolla yaygın olarak uygulanıyor olmasına rağmen lisanslı bir ilaç değildir.
İlaç firmaları bu durumdan nefret eder, çünkü patentini alamayacakları için satışını kontrol etmeleri de imkansızdır, aynı şekilde FDA (Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi) da bu durumdan hoşlanmaz çünkü onların da genelde ilaç şirketleri ne istiyorsa onu yaptığını söyleyebiliriz.

Bu yöntemin lisanslı bir ilaç tedavisi ya da FDA tarafından değerlendirmeye alınmış bir tedavi olmaması hiçbir anlam ifade etmez. FDA yeşil çayı da değerlendirmeye almış değil ama hepimiz yeşil çayın sağlık açısından yararları olduğunu biliyoruz.

En modern ilaçlar dahi varlıklarını artık doğal veya alternatif ilaçlar ya da tedaviler olarak adlandırılan yeni yöntemlere borçlu.

Bu alternatif ilaçlar veya tedaviler genellikle büyük ilaç şirketlerine para getirmedikleri için uygun bulunmuyor. Çok değil yaklaşık yüz yıl öncesine kadar bu yöntemler ilaç olarak kabul ediliyor ve yaygın olarak kullanılıyordu.

Günümüzde ise hepimiz belli bir ölçüde ilaç şirketlerinin etkisi altına girmiş durumdayız. Sonuçta, bir çift yaprak kaynatmaktansa bir çift hap yutmak çok daha kolay değil mi?

Bu yazıda açıklanan yöntem, alternatif tıp ile bilimsel olarak kabul edilen geleneksel tıbbi uygulamaların arasında bir yerde yer alır. 
Bu yöntem, herpes (uçuk) simpleks virüsünden kurtulmanızı sağlayacak etkili bir işlemdir. 

Ne düşündüğünüzü biliyorum: doktorunuz bunun mümkün olmadığını söyledi. Eğer herpes (uçuk)i sentezlenmiş, semptomatik ilaçlarla tedavi etmeye çalışıyorsanız doktorunuz kesinlikle haklı. Ancak, eğer vücuttaki viral patojenleri öldürmenin yolunu biliyorsanız o zaman doktorunuz yanılıyor demektir.

Sana birazdan açıklayacağım şey üstünkörü oluşturulmuş bir teori değil. Şunu da eklemek istiyorum ki bu prosedürün farklı versiyonları, geçtiğimiz yüzyılın başından beri varlığını
sürdürüyor ve İkinci Dünya savaşından bu yana da bazı ülkelerde, özellikle Almanya'da oldukça popülerdi ve hala kullanımda olanları mevcut.
Aynı basit ve etkili bir herpes (uçuk) tedavisi, Avrupa'daki binlerce doktor, natüropat, homeopat ve alternatif tıp uygulayıcıları tarafından halen yaygın olarak kullanılmaktadır.

Bu gerçekten sonuç veren etkili bir çözüm, ancak bu durumdan hoşlanmayan ilaç firmaları bu tedavinin etkinliğini kanıtlayan herhangi bir delili örtbas etmeye veya kötülemeye çalışıyor.

Size söylenen her şeyi unutun. Yıllardır başarıyla kullanılan basit bir tedavinin değiştirilmiş bir versiyonunu kullanarak herpes (uçuk) ataklarını gerçekten durdurmak mümkün.

Ben yine de kuralları çiğnememek adına bu tedavi yönteminin herpes (uçuk)i iyileştireceğini
söyleyecek kadar ileri gitmeyeceğim.

Birazdan size açıklayacağım protokolü tamamladıktan sonra daha fazla test yaptırmak için randevu almanızı öneririm. İşte ancak o zaman gerçeği

öğreneceksiniz.


Peki herpes (uçuk)in tedavisi nedir ve neden bu konu hakkında hiçbir şey bilmiyorsun?

Bu yöntem en yaygın şekliyle Ozon veya Oksijen terapisi olarak biliniyor ve uzun lafın kısası işe yarıyor. 
Tabii ki işe yaradığını söyleyeceğim öyle değil mi? Ama yalnızca benim "İşe yarıyor" ifademi hakikat olarak kabul etmenizi beklemiyorum. 
Neden işe yaradığını birazdan açıklayacağım. Ancak bundan önce, neden Oksijen terapisinden haberdar olmadığınızı ve neden doktorunuzun size bundan bahsetmeyeceğini söyleyeyim. İsterseniz bana şüpheci deyin, ancak aşağıdakileri okuduktan sonra kendi sonucunuzu çıkarabilirsiniz. Bunlar benim gördüğüm gerçekler ve evet bunlar sadece benim görüşümü yansıtıyor. 

Ozon, ameliyathaneleri dezenfekte etmek ve cerrahi aletleri sterilize etmek amacıyla ilk defa 1856'da bir sağlık tesisinde kullanılmıştır.Sonraki yıllarda ozon, daha fazla kullanılmaya
başlanmış ve hemen her şeyin tedavisinde etkili olduğu bildirilmiştir (aşağıya bakınız)
Oksijen terapisi, reçeteli ilaçların yaygınlaşmaya başladığı dönem olan 1940'lara
kadar birçok şekilde kullanılmıştır. Şimdi siz, 1940'ların çok uzun zaman önce olduğunu ve tıp biliminin o zamandan bu yana uzun bir yol kat ettiğini iddia edebilirsiniz.
Sizce bugünün ilaçları, birinci ve ikinci dünya savaşları sırasında popüler olan bir tedavi
yönteminden çok daha iyi olabilir mi?


Ozon terapisi- tarihsel kökenleri


Ortaya çıktıktan yalnızca 16 yıl sonra 1856'da ozon, ameliyathaneleri dezenfekte etmek ve cerrahi aletleri sterilize etmek amacıyla ilk defa bir sağlık tesisinde kullanılmıştır.
19. yüzyılın sonuna gelindiğinde ozon, Kıta Avrupası'nda içme suyunu bakteri ve virüslerden dezenfekte etmek amacıyla kullanılmaya başlanmıştır.
1892 yılında Lancet, tüberküloz tedavisinde ozon yönetimini anlatan bir makale yayınladı.
1902 yılında kronik orta kulak sağırlığının tedavisinde ozon kullanımının başarılı olduğunu iddia eden bir başka makale daha yayınlandı.
Birinci dünya savaşı sırasında ozon yaraları dezenfekte etmek için kullanılıyordu.
İngiliz tıp dergisi Lancet, daha sonra Birinci Dünya Savaşının ardından gelen zatürre salgınının tedavisinde intravenöz infüzyon yönteminin başarıyla kullanıldığını bildirmiştir.
1940'larda, peroksit kullanımını teşvik eden bir ordu papazı olan Peder Richard Wilhelm, yöntemin bakteriyel akıl hastalıklarından cilt hastalıklarına ve çocuk felcine kadar her şeyi tedavi etmek için yaygın olarak kullanıldığını bildirmiştir. Hidrojen peroksite karşı olan yoğun ilgi 1940'lı yıllarda, büyük olasılıkla kolayca reçetelendirilen ilaçlara (hap) karşı artan ilginin doğrudan bir sonucu olarak azalmaya başladı. O zamandan beri peroksit konusunda yapılan araştırmaları finanse etmek ekonomik açıdan pek bir getiri sağlamadığından ilgi görmemiştir. Sonuçta, çok ucuz ve patentlenemez olması, temelde ilaç firmalarının bundan kar edemeyeceği anlamına gelir.
Gözden düşürmek ve örtbas etmek için yapılan istikrarlı bir politikaya rağmen, son 25 yılda hidrojen peroksit ve tedavi edici kullanımı ile ilgili yazılmış ve tıbbi dergilerde yayınlanmış 8.000 civarında tıbbi referans makalesi bulunmaktadır.
Alternatif sağlık yayınlarında da yöntemin tedavi edici kullanımını içeren daha binlerce makale yayınlandı. Hidrojen peroksit bileşiğiyle iyileştirilen durumların sayısı şaşırtıcı derecede fazladır.
Hidrojen peroksit kullanımının bildirilen tehlikeleri ve yan etkileri çok az sayıda ve nadirdir, bugünün ilaçlarının çoğu için bunu söyleyemeyiz bile (reçetesiz satılanlar için dahi).


Uçuktan Kurtulun Herpes Kitap tan alıntı yapılmıştır.




28 Ağustos 2015 Cuma

Herpes’e Karşı Kırmızı Şarap

Herpes’e Karşı Kırmızı Şarap



Herpes bedende kaşıntılı yaralar oluşturan virütik bir hastalık. Aslında pek çok insan, bu hastalıkla birlikte yaşamayı öğrenmiş durumda. Ancak Kanada’nın Toronto kentinde düzenlenen Mikroplarla Mücadele Araçları ve Kemoterapi Disiplinlerarası Konferans’ta sunulan bildirilerde, bu hastalıkla mücadele konusunda umut verici yöntemler açıklandı.

Genellikle cinsel temasla bulaşan herpesin yaygın iki türü var. Herpes Simplex 1 (HSV-1) denen türü, bedende egzama benzeri yaralar açarken, Herpes Simplex 2 (HSV-2), genital organlarda çıbanımsı kesecikler ve ateş yapıyor ve bulaştığı insanda birçok kez gerileyip sonra tekrar ortaya çıkabiliyor. HSV-2 anneden yeni doğan çocuğa geçtiğindeyse körlüğe, hatta ölüme neden olabiliyor. Hastalık, genellikle yavaş seyrettiğinden ve semptomları sonradan ortaya çıktığından çiftler farkında olmadan hastalığı birbirlerine

bulaştırabiliyorlar.

ABD’de nüfusun beşte birinin Herpes virüsü taşıdığı sanılıyor. Konferansa sunulan bildirilerden birinde SmithKline Beecham ilaç firmasının oluşturduğu uluslararası bir araştırma ekibinin, HSV-2’ye karşı bir aşı geliştirdiği ve insan denekler üzerinde başarıyla denendiği açıklandı. Aşı, virüsün hastalık yapan dış kabuğundan alınan bir proteinle yapılmış. Ancak bir iki kusuru var: Erkeklerde işe yaramadığı gibi, HSV-1 virüsü taşıyan kadınlarda da herhangi önleyici bir etki yapmıyor.

Ancak aşının çare olamadığı HSV-1 hastaları- nın imdadına kırmızı şarap yetişiyor!


Bu haberin iyi tarafı. Kötüsü ise, şarabın içilmeyip yaraya sürülecek olması…Araştırmacıları şaraba yönelten etken, kalp hastalıklarına karşı belli ölçüde koruma sağladığı düşünülen, trihidroksitilben sınıfından resveratrol adlı bir bileşik. ABD Roostown’daki Kuzeydoğu Ohio Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden John Docherty ve arkadaşları, DNA sentezini önlediğini duyduklarında resveratrol ile ilgilenmeye başlamışlar.
 Ekip, resveratrol’un stil-5 denen hafifçe değişik bir türünü üretmiş. Bileşik, virüslerin kopyalanmasını %99.9 oranında
engellemiş. Docherty, bir jel haline getirilmiş ilacın, HSV-1’in semptomları belirmeye başlayınca yara üzerine sürülebileceğini, ayrıca HSV-2 bulaşmasını önlemek içinde prezervatiflerin üzerine sürülebileceğini söylüyor.




http://www.biltek.tubitak.gov.tr/dan alıntı yapıldı.

27 Ağustos 2015 Perşembe

Hamilelikte Uçuk Tedavisi ve Zararları

Hamilelikte Uçuk Tedavisi ve Zararları

Halk arasında uçuk olarak bilinen tıbben adı herpes simplex olan virüsün ortaya çıkması tamamen bağışıklık sisteminin zayıf düşmesine ve bulaşmaya dayalıdır.



Bu durum hamilelikte daha çok ortaya çıkma eğilimi gösterir ve tedavisi daha zordur.

Uçuğun hamilelikte daha çok görülmesinin sebeplerinin arasında bağışıklık sisteminin zayıf düşmesi ve sinirli stresli zamanların normale göre çok daha fazla olmasıdır. Bu durumlarda gerek bünyenin kendisinde barındırdığı uçuk virüsü gerekse başka bireylerden bulaşan uçuk virüsü kendisini hemen belli eder.

Genellikle yüz bölgesinde, dudaklarda çıkan uçuk bazen de genital bölgelerde baş gösterir.


Böyle durumlarda hamile olduğunuz zaman biraz tehlikeli bir durum söz konusu diyebiliriz.

Uçuğun plasentadan bebeğe geçme ihtimali yok denecek kadar azdır. Fakat genital bölgede uçuk bulunan anne adaylarının bu konuya dikkat etmeleri gerekir. Doğum sırasında bebeğe uçuk bulaşma riski vardır ve bu da yeni doğan bir bebeğin bünyesi için ciddi bir hastalıktır.

Bu sebeple uçuk bulunan anneler sezaryen doğumu tercih etmelidirler. Böylesi bebek için daha iyi olacaktır.

Gelelim hamilelikte uçuk tedavisine:

Uçuk normalde iki yolla tedavi edilebilir fakat bunların hiçbiri kalıcı tedavi yöntemleri değildir. Uçuk ne yazık ki hayat boyu bünyenin içinde saklanır ve zayıf düştüğünüz zamanlarda kendisini belli eder.


Ağız yolu ile tedavi: Ağız yoluyla alınabilecek antiviral ilaçlar uçuk tedavisinde kullanılabilir. Fakat bu durum hamilelik sırasında pek tavsiye edilmez. Bebekle ilaç bir arada olmamalıdır sonuçta.

Dışarıdan tedavi: Uçuğu tedavi etmenin bir diğer yolu ise üstüne sürülebilecek kremlerdir. Bunlar antiviral özellikte olup dışarıdan deriye sürülerek uygulanır.


Temelde uçukla baş edebilmek için en iyi yol stresten uzak durmak ve beslenmenize vücut sağlığınıza dikkat etmektir. Diğer tüm yöntemler etkisini geçici olarak gösterecek ve sonuçta ilaç kullanmanız gerektiği için sizde farklı zararlar bırakacaktır.


http://www.annekarni.com/ dan alınmıştır.

26 Ağustos 2015 Çarşamba

Uçuk Neden Çıkar?

Uçuk Neden Çıkar?

En önemli nedenleri kansızlık, vitamin eksikliği ve bağışıklık sisteminin düzgün çalışmamasından çıkabilir.
Kadınlarda adet dönemi (Menstrüasyon) Adet olan kadınlarda metabolizma üzerinde olan değişiklikler.
Uçuk virüsü kansızlık çeken hastalarda sıkça görülebilir. Adet döneminde oluşan uçuklar da buna bağlı olabilir. Demir eksikliği, vücuttaki çinko değerinin düşmesi ve gerekli vitamin ve minerallerin alınmaması ağız içinde, yüzde veya dudakta uçuk çıkma nedenleri arasındadır.
Vücut bağışıklık sisteminin zayıflaması uçuk neden çıkar sorusunun en bilinen cevabıdır. Özellikle kortizon ilacı, kanser hastaları, kemoterapi gibi tedaviler gören kişilerde bağışıklık sistemi direnci çok düşer ve daha zor tedavi edilmektedir.
Deri hassasiyeti oluşan kişilerde de kolaylıkla uçuk çıkar. O bölgeyi çarpma, zedeleme, yüksek ısı, yolma, deri bütünlüğünü bozan bir takım deformasyonlar uçuk oluşumu için alt yapıyı hazırlamaktadır
Psikolojik nedenlere bağlı durumlar uçuk çıkarma işlemini hızlandırabilir. Depresyon, bozuk psikoloji, stres, gece rüyada görülen bir kabus uçuk çıkarabilir.

Uçuk Tedavisi Nasıl Olmalıdır?

Uçuk hastalığının tedavisinde ilk aşama oluşum sebebini belirlemektir. Uçuğu tetikleyici faktörler yok edilmeye çalışılmalıdır. Çünkü oluşum sebebine yönelik olarak uygulanan uçuk tedavi yöntemi daha hızlı ve pratik sonuçlar ortaya çıkarmaktadır. Örneğin hasta dudaklarını fazla tahriş etmişse ya da dudaklarıyla oynama, derisini soyma gibi bağımlı alışkanlıkları varsa acilen birey bunlardan vazgeçirilmeye çalışılmalıdır. Bunun yanı sıra uçuk olan bölgede yoğun kaşıntı olacağından dolayı o bölgeyi fazla kaşımamaya dikkat edilmelidir. Aksi takdirde kabarcıklara mikrop bulaşabilir.



Uçuk Nasıl Geçer ve Tedavisi 

Uçuğa karsı cilde sürme şeklinde uygulanan ilaç, kremler, jeller veya losyonlar gibi ilaçlar mevcuttur. Bu ilaçlar sadece eczanelerde satılmaktadır. İlaçların içeriğinde uçuk virüsünü pasif hale getirici etken maddeler bulunmaktadır. Uçuk kremi tedavisi sonucu uçuk olan bölgedeki bağışıklık sistemi güçlenmekte ve cilt en kısa zamanda eski görünümüne kavuşmaktadır. Eğer uçuk hastalığı ileri bir boyutta ise hap tedavisi uygulaması da doktorlar tarafından tavsiye edilmektedir.

Kullanılan bu ilaçlar uçuktan sonra cilt üzerinde leke kalmaması için de büyük ölçüde faydalıdır. Ancak tıbbi tedavide dikkat edilmesi gereken önemli nokta verilen en etkili uçuk kremleri doktorun önerdiği dozda kullanmaktır. Önerilen miktara uyulmadığı takdirde uçuk hastalığı ilerler bunun yanı sıra daha ciddi hastalıklar ortaya çakabilir. Ayrıca doz aşımına sebep olunursa kullanılan ilacın yan etkilerine de maruz kalınabilir.

Uçuk Tedavisinde Doğal Alternatif Yöntemler Nelerdir?

Günümüzde uçuk veya diğer adıyla Herpes Simpleks hastalığının tedavisinde çok sayıda alternatif doğal tedavi şekli uygulanmaktadır. Evde uçuğa iyi gelen doğalyollarla müdahale edilmek isteniyorsa ilk olarak buzdan yardım alınabilir. Uçuk olan bölgeye buz koymak hastalığın sebep olduğu şiddetli ağrıların azalmasına yardımcı olmaktadır. Fakat eller ve virüse temas eden her şey temiz ve sterilize olmalı.
Uçuğa Ne İyi Gelir, Doğal Tedavisinde Kullanılacak İyi Gelen Bitkiler ile Uçuk Nasıl Geçer?

Uçuk nasıl geçer sorunuza doğal tedavi çözümü arıyorsanız aşağıda iyi gelen yöntemler verilmiştir, beraber bakalım;

Sarımsak: Bitkisel yönden bakıldığında uçuğa iyi gelen bitkiler arasındadır sarımsak. Halk arasında da bilindiği üzere sarımsağın doğal antibiyotik özelliği olduğu iddia edilmektedir. Temizlenmiş ve ikiye bölünmüş sarımsak ile uçuk üzerine yavaşça masaj yapılmalıdır. Bu işlem belli aralıklarla hastalıklı bölgeye uygulanmalıdır. Bir müddet sonra uçuğun iyileşmeye başladığı fark edilecektir.

Melisa Otu: Uçuk için bitkisel çözümlerde diğer faydalı bitki ise melisa otudur. Melisa otu mantar, virüs ve bakteri gibi zararlı enfeksiyonlara karşı oldukça etkilidir. Hem çay şeklinde hem de yağ olarak uygulanabilir. Uçucu özelliğe sahip yağ olduğundan dolayı suyla karıştırılarak sorunlu bölgeye sürülmesi uçuğa iyi gelir. Eğer çay olarak uygulanacaksa bir parça pamuk çaya batırılarak ıslatılmalı ve uçuklu olan alana sürülmelidir. Bunun yanında isteğe göre melisa çayıdirek içilebilir, o da tedavide faydalı olmaktadır.

Ekinezya Bitkisi: Uçuk tedavisi için ekinezya bitkisinin de etkili olduğu ortaya çıkmıştır. Ekinezya bitkisi içerisinde makrofaj adı verilen madde barındırmaktadır. Bu madde virüslü hücrelerin yok edilmesine fayda sağlamaktadır. Uçuğun oluşturduğu yara üzerine uygulandığında bölgenin kısa sürede iyileşmesine imkan sağlamaktadır.

Aloe Vera: Pek çok cilt bakım ürününün ana malzemesi olan aloe vera uçuğun bırakabileceği lekelerin görünümünü en aza indirip, hücrelerin çabuk bir şekilde toparlanmasına faydaları vardır. Ayrıca yapılan araştırmalar sonucunda aloe veranın uçuk hastalığını ortaya çıkaran virüsü pasif hale getirdiği anlaşılmıştır ve uçuk nasıl geçer sorunuza yanıt olabilecek bitkiler arasındadır.

En etkili bitkisel tedavi yöntemi olan diğer iyi gelen bitkiler ise zeytin yaprağı, çay ağacı, reishi mantarı, Sibirya ginsengi, meyan kökü, sarı kantaron ve aloe vera olarak sayılabilir.

Uçuk Kalıcı Bir Hastalık mı, Zamanla Geçer mi?

Uçuğun bir kez çıkıp sonra tekrar etmeme gibi bir özelliği yok denecek kadar azdır. İyileştikten sonra tekrar çıkma olasılığı yüksektir. Yapılan incelemelere göre yıl içerisinde ortalama dört kez geçip tekrar ettiği ortaya çıkmıştır. Bu nedenle hastalık çoğunlukla kalıcıdır ve korunmak için gerekli özeni göstermek gerekmektedir. Yüzü fazla yıpratıcı faaliyetlerden kaçınılmalıdır. Çünkü cilt tahriş olduğunda ya da güneş ışınlarına fazla maruz kaldığında bu virüsün oluşma ihtimali artış göstermektedir. Ancak istisnai bir durum da vardır ki virüsün pasif (geçer) olduğu halde bulunduğu kişilerde nadir de olsa hayatları boyunca bu hastalığın tekrar ortaya çıkmama ihtimali mevcuttur.

Uçuk Virüsü Bulaşıcı Mı, Nasıl Bulaşır?
Maalesef ki uçuk bulaşıcıdır. Bu nedenle bağışıklık sistemini güçlü tutmaya dikkat edilmelidir. Çünkü virüs bağışıklık sisteminin zayıf olduğu anlarda faaliyete geçmektedir. Oluşan içi su dolu kabarcıklar patlatıldığında hastalık diğer bölgelere de bulaşır ve yayılır. Genel olarak temas şeklinde bulaşır. Virüse sahip bireyle yakın temas kuran kişiler risk altına girerler. Hastalık sahibi kişilerin eşyalarını kullanmaktan uzak durulmalıdır.

Uçuğun Belirtileri Nelerdir, Nasıl Çıkar?



Uçuk oluşacak bölgede ilk olarak şiddetli bir şekilde kaşıntı hissiyle başlar. Daha sonraki evrelerde yanma şikayetleri uçuğun belirtileri arasındadır. Birkaç gün içinde bu belirtilerin görüldüğü bölgede içi su dolu olan kabarcıklar oluşmaya başlar. Ve bunların şişme veya büyüme süreci hızlı ilerlemektedir. Hastalığın olgunlaşma döneminde birey şiddetli ağrılar çeker. Bunların ardından önceden oluşan kabarcıklar kurumaya başlar. Kurudukça diğer evre olan kabuk bağlama aşamasına geçilmektedir. Bu evrede kesinlikle oluşan bu kabuklarla oynanmamalıdır. Aksi takdirde cilt üzerinde derin ve istenmeyen izler kalabilir. Dokunulmadığı takdirde kabuklar zaman içerisinde kendiliğinden düşmeye başlayacaktır. Son aşamada yağlı olmayan ve gergin bir cilt ortaya çıkar.

Uçuk Hastalığı Nasıl Ortaya Çıkar?

Virüs bulaşınca deride bulunan çatlaklar aracılığı ile vücuda sızar. Vücutta sinir hücreleri yardımıyla yavaş yavaş ilerlerler. Lifler üzerine gelip oraya yerleşirler ve orada hastalığı oluşturmaya başlarlar. Bu virüsler kalıcı özelliğe sahiptir yani ölmezler. Genel olarak uygulanantedaviler virüsün yok edilmesine yönelik değildir.

Virüs Nasıl Seyreder?

Virüsün vücuda yerleşme evresi yaklaşık olarak iki ile on iki gün arasında değişiklik göstermektedir. En başta içi su dolu olan kesecikler oluşur. Yayılma hızı virüsü taşıyan hastanınbağışıklık sistemine bağlıdır. Eğer birey güçlü bir bağışıklık sistemine sahipse hastalık daha yavaş ilerlemektedir. Bireyin vücudunun dirençsiz olduğu anlarda hastalık belirtileri ortaya çıkmaktadır. Birey virüsü bir kez vücuduna aldığında artık hep taşıyıcı olarak kalmaktadır.

Uçuk Virüsü Kimlerde Görülür: Uçuğun oluşmasındaki önemli etkenlerden biri virüsü bir başkasından almaktır. Bu kişiler birincil risk altındadırlar. Yetişkinler haricinde bebeklerde ve çocuklarda da bu hastalığa rastlanmaktadır.

Uçuğun Oluşma Nedenleri: Stres faktörü diğer pek çok hastalıkta olduğu gibi bu hastalığın oluşum sürecinde de
oldukça etkilidir. Yoğun güneş ışınına maruz kalan kişilerde uçuk cilt problemi olarak ortaya çıkmaktadır. Ayrıca aşırı alkol ve sigara tüketme, vücut direncinin düşük olması, sürekli yorgunluk hissi duyma, uyku problemi yaşama uçuk nedenleri arasındadır. Bu sebeple belirtilen özelliklere sahip olan bireyler en kısa zamanda hastalıktan korunma yollarını uygulamaya koymalılardır.

Hamilelikte Uçuk Problem Midir?


Hamilelikte uçuğun ne derece önemli olduğu hakkında kesin sonuçlar mevcut değildir. Fakat bebek sağlığı açısından anne adaylarının da bu hastalığa karşı dikkatli olmaları gerekmektedir. Hamileliğin ilk üç ayını atlattıktan sonra bu hastalığa yakalanan hamile bayanlar mutlaka tedavialtına alınlıdır. Aksi takdirde virüs bebek üzerinde ciddi problemlere neden olabilmektedir. Sonuçlar hamileliği sona erdirme boyutlarına kadar ulaşabilmektedir. Bu nedenle hastalıktan korunma yolları iyice araştırılmalı, eğer yine de virüs bir şekilde vücuda girerse mutlaka ihmal edilmemelidir.

25 Ağustos 2015 Salı

Herpes Uçuk hakkında notlar

Herpes Uçuk hakkında notlar

Yalnızlık Birçok Rahatsızlığı Tetikliyor!













Yalnızlık, bir insanın boşluk duygusuyla karışık kendini dünyadan kopmuş hissetme durumudur. Yalnızlık çeken insan başka insanlarla anlamlı bir iletişim kurmakta zorlanır. Ancak bazen insanlar bilinçli olarak tek başlarına kalmayı tercih eder, yalnız olmaktan zevk alırlar. Bu, yalnızlık duygusundan farklı bir durumdur. Yalnızlık duygusu, istek dışı yalnız kalmak sonucunda ortaya çıkar. Yalnızlık çeken insan terk edilme, dışlanma, depresyon, güvensizlik, umutsuzluk, anlamsızlık, değersizlik ve kızgınlık duygularıyla doludur. Kendisinin hiç kimsenin sevgisini hak etmediğini düşünür, bu yüzden de sosyal hayatta zorluk çeker.

Yapılan bir çalışmada tıpkı kronik stres gibi yalnızlığın da bağışıklık sistemindeki birtakım işlevsel bozukluklarla bağlantılı olduğu belirlenmiş. Vücuttaki herpes virüs grubunun sosyal ilişkileri zayıf olan ve yalnız olmayı tercih eden insanlarda, geniş bir arkadaş çevresine ve aktif sosyal hayata sahip insanlara oranla daha sıklıkla etkin hale geldiği ve ayrıca strese bağlı inflamasyon (yangı, iltihap) proteinlerinin daha fazla üretildiği tespit edilmiş. Bu proteinlerin vücutta fazla miktarda üretilmesinin kronik inflamasyona ve dolayısıyla kalp ve damar hastalıklarına, Tip 2 diyabete, iltihaplı romatizmaya, kireçlenmeye, Alzheimer’a, aşırı hassasiyet, irade zayıflığı ve kırılganlık gibi psikolojik sorunlara, vücutta işlevsel gerilemeye ve erken yaşlanma gibi birçok rahatsızlığın tetiklenmesine neden olabileceği düşünülüyor.

Herpes virüs ailesindeki virüsler, vücuda bir şekilde girdikten sonra sinir sistemine ve özellikle omuriliğe yakın bölgelere yerleşir. Bu bölgelerde adeta uykuya yatan virüs, vücut direncinin düşmesiyle deri yüzeyine doğru harekete geçerek orada lezyonların yani yaraların ortaya çıkmasına neden olur. İşte yalnızlık da bağışıklık sistemini zayıflatarak tıpkı kronik stres faktörleri gibi virüslerin vücutta aktif hale geçmesine neden oluyor. Bu da iltihaplı sivilce, uçuk, aft, zona, Behçet hastalığı gibi rahatsızlıkların oluşmasını tetikliyor.














ABD, Ohio Eyalet Üniversitesi’nde gerçekleştirilen çalışmada iki farklı insan grubu denek olarak kullanılmış. Bir grupta orta yaşlı, sağlıklı ama normalden fazla kilolu insanlar, diğer grupta ise meme kanserinden kurtulmuş kişiler yer almış. Öncelikle, uzmanlar çalışmaya katılanlara “UCLA Yalnızlık Ölçeği” testini uygulamış. UCLA Yalnızlık Ölçeği, bireyin algıladığı yalnızlık derecesini belirleyebilmek amacıyla Russell ve arkadaşları tarafından 1980 yılında geliştirilmiş bir test. Testte 20 madde yer alıyor ve değerlendirme dört seçenekli bir ölçek üzerinde yapılıyor. Puanların yüksek olması kendini toplumdan soyutlamanın ve yalnızlık düzeyinin yüksek olduğunu ifade ediyor.

Araştırmacılar daha sonra bağışıklık sisteminin gösterdiği tepkilerin yalnızlıkla olan ilişkisini belirlemek amacıyla,
herpes virüsleri aktif olduğunda kanda üretilen antikor seviyelerini ölçmüş. Bu deneme için meme kanserini yenmiş, tedavileri sona ereli 2 ay-3 yıl geçmiş olan 200 kişi kullanılmış. Yaş ortalaması 51 olan bu kişilerden alınan kan örneklerinde Epstein-Barr ve cytomegalovirüs tipi herpes virüslerine karşı üretilen antikorlar olup olmadığına bakılmış. Bu virüslerin her ikisi de insanlarda sıklıkla görülen herpes virüsleri olarak biliniyor. Test sonuçları yalnızlık çektiği anlaşılan katılımcılarda, tükürük bezlerini enfekte eden cytomegalovirüse karşı üretilen antikorların seviyesinin hayli yüksek olduğunu ortaya koymuş. Yüksek antikor seviyesi daha fazla ağrı, yorgunluk ve depresyon belirtileriyle de ilişkilendirilmiş. Ancak Burkitt lenfosarkomu (bağışıklık sistemi zayıflığı neticesinde oluşan bir çeşit ur) ile ilişkili Epstein-Barr virüsüne karşı üretilen antikor seviyelerindeki artış ile yalnızlık arasında bir ilişki gözlenmemiş. Bu virüs yaş ilerledikçe daha sık etkin hale gelen bir virüs olduğu ve katılımcılar da nispeten orta yaşın üstünde olduğu için bu sonucun alınması uzmanları şaşırtmamış.

Daha önce yapılan araştırmalar stresin bu virüslerin etkin hale gelmesini tetiklediği, buna paralel olarak kandaki antikor konsantrasyonlarının yükseldiği yönünde sonuçlar vermişti. Bu duruma neden olan sürecin ve aşamaların aynısı veya benzerinin yalnızlıkta da meydana geldiği tahmin ediliyor. Yalnızlığın bir çeşit kronik stres etkeni olduğuna ve insanların hayatında uzunca bir süre sıkıntılı durumlara yol açtığına artık kesin gözüyle bakılıyor.




http://bilimgenc.tubitak.gov.tr/

21 Ağustos 2015 Cuma

HSV2 cinsel yolla bulaşan hastalık

HSV2 cinsel yolla bulaşan hastalık

Cinsel temasla bulaşan hastalık etkenleri

Bakteriler           
Treponema pallidum
Neisseria gonorrhoeae
Chlamydia trachomatis
Mycoplasma hominis
Ureaplasma urealyticum
 Haemophilus ducreyi   
Calymmatobacterium granulomatis
Gardnerella vaginalis
B grubu streptokoklar
Salmonella sp.
Shigella sp.
Campylobacter sp.
EPEC
Mobiluncus sp.

Virüsler
HSV Tip1 ve Tip2
HBV
HCV
CMV
HIV-1, HIV-2
Molluscum contagiosum virusu
Enterovirus’lar
Adenovirus
HPV

Mantarlar
Candida albicans
Epidermophyton floccosum
Microsporum
Trichophyton

Parazitler
Trichomonas vaginalis
Entamoeba histolytica
Giardia intestinalis
Enterobius vermicularis
Strongyloides stercoralis
Phthirus pubis
Sarcoptes scabiei
Pediculus humanus


Cinsel yolla bulaşan hastalıkları tetikleyen nedenler nedir peki?

Birden fazla cinsel eşe sahip olmak,
Cinsel erin birden fazla cinsel erinin olması,
Seks işçileri ve onların müşterileri,
Cinsel yolla bulaşan hastalık (CYBH) belirtisi olanlarla ilişkiyi sürdürmek,
CYBH olanların cinsel eşlerinin tedavi olmaları gerektiği konusunda bilgilendirilmemesi.
Gençlerin doğal gereksinimlerini karşılamak, bağımsızlıklarını kanıtlamak yada grup dinamiğine uymak amaçlı yaşadıkları cinsellik; 
yetersiz yada yanlı bilgilendirmeler sonucu korunmasız ilişkiye girmeye, bu da istenmeyen gebeliklere, erken doğumlara, güvensiz ortamda düşüklere ve cinsel yolla bulaşan hastalıklara sebebiyet vermektedir. 20 insandan biri cinsel yolla bulaşan hastalığa yakalanmakta ve HIV pozitif vakaların yarısını 15-25 ya arası gençler oluşturmaktadır.

20 Ağustos 2015 Perşembe

HERPES SİMPLEX TİP 1 (UÇUK)

Neden olduğu hastalık oldukça bulaşıcı olan Herpes simplex, insanlarda oldukça sık rastlanır.

 —  Herpes virüsü ağız ve çevresinde veya genital organda içi su dolu kabarcıklara neden olur. Ayrıca tekrarlar ve ağrı yapar.
     
HERPES SİMPLEX TİP 1 (UÇUK)
 
 

Uçuk hastalığına neden olur.
 
   Pek çok hasta, hastalık başlamadan önce hastalığın başlayacağını batma, iğnelenme, hassasiyet gibi belirtilerle önceden anlayabilir.
 
   Birçok insanda virüs bulunmasına rağmen, neden bazı insanlarda uçuk oluştuğu, bazılarında ise oluşmadığı henüz belli değil.
 
   Genellikle çocuklukta ve virüsü taşıyan birisinden alınır.
 
   Virüs stres, halsizlik, yorgunluk, güneş ışığına maruz kalma ile tekrar aktifleşebilir.
 
   Uçuk oldukça bulaşıcıdır. Kabarcıkların olduğu dönemde bunları ellememelisiniz ve vücudunuzun diğer bölümlerine veya cinsel organları ellemekten özellikle kaçınınız. Ellerinizi sık sık yıkayınız.
 
   Virüs öpüşme, yemek malzemelerinin veya havluların paylaşılması ile alınabilir.
 
   Virüse maruz kaldıktan kısa bir süre sonra dudak, ağız, çene, burun ve yanakta lezyonlar ortaya çıkar.
 
   Hafife alınmayıp, doktora muayene olunması gerekir.
 
   Kendiliğinden iyileşebilir, şikayetleri giderici ya da yayılmasını azaltıcı ilaçlar da bulunur.


HERPES SİMPLEX TİP 2 (GENİTAL HERPES)

     Kadın ve erkeklerin cinsel organlarını etkileyen bulaşıcı bir hastalık olarak tanımlanır.
     Şikayetler cinsel organların bulunduğu bölgede tekrarlayan içi su dolu kabarcıklar, kızarıklık ve şişliktir. Enfeksiyon bölgesinde hassasiyet, kaşıntı, içi su dolu ağrılı kabarcıklar, ateş, yanma yapabilir.
     Hayatı tehdit eden bir hastalık değildir, ancak hayat boyu tekrarlar.
     Enfeksiyonu olan bir kişiyle temastan 2-20 gün sonra cinsel organların bulunduğu bölgede hastalık oluşturur. Ancak bazen belirgin enfeksiyon yokken de bulaşıcı olabilir.
     En çok cinsel ilişki ile bulaşır. Hastalık varken öpüşmek, herhangi bir şekilde cinsel ilişkide (vaginal, oral, anal) bulunmaktan kaçının.
     Cinsel ilişkide bulunacaksanız prezervatif kullanın.
     Herpes infeksiyonu vücudun diğer bölümlerine de bulaşabilir.
     Özellikle göz, burun ağız ve cinsel organlara dokunmamaya dikkat edin. 
     Hafife alınmayıp, doktora muayene olunması gerekir. 


HERPES VİRÜSÜ HANGİ HASTALIKLARA NEDEN OLABİLİR?
       

       Uçuk
       
Herpes simplex virüsüne maruz kaldıktan sonra dudak, ağız, çene, burun ve yanakta ortaya çıkar.
     
       Genital herpes
       

En çok cinsel ilişki ile bulaşır. Şikayetler cinsel organların bulunduğu bölgede tekrarlayan içi su dolu kabarcıklar, kızarıklık ve şişliktir. 
       
       Nasıl bulaşır?

       

Herpes, hasta kişide içi su dolu kabarcıkların olduğu dönemde direkt temasla bulaşır. Bazen hiç şikayet yokken de bulaşabilir.
       
       Nasıl önlenir?

    
 

  Herpes infeksiyonu bulunan yerde kaşıntı, hassasiyet, ağrı, yanma hissedersiniz, o bölgeyi başkaları ile temas ettirmemeye çalışın. Uçuğunuz varsa bardak, ruj gibi malzemeleri başkaları ile paylaşmayın. Genital herpesiniz varsa herhangi bir şekilde cinsel temasta bulunmayın. Eşinize geçmemesi için prezervatif kullanın. 
     
       Tedavisi nedir?
     

  Şikayetleri gidermek ve hastalığın yayılmasını önlemek için antiviral ilaçlar bulunur. 
       

19 Ağustos 2015 Çarşamba

diğer 6 herpes virüs grubu

Şimdiye kadar daha çok HSV1 ve HSV2 üzerinde yoğunlaştık peki nedir bu diğer 6 herpes virüs grubu birde onlara bakalım;

İnsan herpes (uçuk) virüsü 3

İnsan herpes (uçuk) virüsü 3 (HHV-3) aynı zamanda Varicella zoster virüsü olarak da bilinir. HHV-3 suçiçeğine neden olur. Aynı zamanda herpes (uçuk) Zoster veya zona olarak da bilinen, nükseden bir viral Deri enfeksiyonuna neden olabilir.
Zona, bir suçiçeği nöbetinden kalan ve vücutta pasif olarak bulunan varicella zoster virüsünün yeniden 
Canlanmasıyla oluşur. Yakın akrabası olan HHV-1 gibi Herpes (uçuk) zoster de cilt hücrelerini ve sinir Hücrelerini enfekte eder.

Bu virüs aynı zamanda sinir liflerinin sona erdiği yerlerdeki cilt  hücrelerinde yaralara neden olacak  şekilde sinir lifi yolları boyunca nüksedebilir.
Genellikle birsinir hücresi grubunun tamamı etkilenir, bu nedenle zona, genellikle bir herpes (uçuk) simplex virüsünün nüksetmesine göre çok daha şiddetli geçer. Lezyonlar genellikle vücudun bir tarafında bir şerit veya kemer gibi bir formda görülür ve buna genellikle karıncalanma, kaşıntı ve hatta şiddetli ağrı eşlik eder.
İyileşme genellikle 2-4 hafta içinde meydana gelir ve yara izi kalabilir.  Postherpetik nevralji, zonadan kaynaklanan bir komplikasyondur ve zona tedavi edilse de ağrı aylar ve hatta yıllarca sürebilir. Zona hastalığına  yakalanan birçok insan bu hastalığı tekrar yaşamaz.  

İnsan herpes (uçuk) virüsü 4

İnsan herpes (uçuk)  virüsü 4

İnsan herpes (uçuk)  virüsü 4 (HHV-4) aynı zamanda Epstein-Barr virüsü olarak da bilinir. Bu, "mono’’ yada "öpücük hastalığı"  da denilen infeksiyöz mononükleozun en önemli nedenidir. Bulaşıcı bir enfeksiyondur ve tükürük yoluyla bulaşır. Virüs, öksürme, hapşırma veya virüslü bir kişi ile yemek gereçlerinin paylaşımı yoluyla bulaşabilir.

18 Ağustos 2015 Salı

İnsan herpes (uçuk) virüsü 5

İnsan herpes (uçuk) virüsü 5

İnsan herpes (uçuk) virüsü 5 (HHV-5) sitomegalo virüsün (CMV) resmi adıdır. CMV ayrıca mononükleoza da neden olur. Sağlıklı bir bağışıklık sistemine sahip insanlarda virüs herhangi bir semptoma neden olmayabilir. Cinsel yolla bulaşabilir, yeni doğan bebekleri etkileyebilir ve hepatite neden olabilir.
CMV, cinsel temas, emzirme, kan transfüzyonu ve organ nakli yoluyla bulaşabilir. CMV enfeksiyonu AIDS hastalığının en zor komplikasyonlarından biridir. İshale, körlük gibi ciddi görme sorunlarına, mide ve bağırsak enfeksiyonlarına ve hatta ölüme yol açabilir.
Sağlıklı bir bağışıklık sistemine sahip birçok insanda herhangi bir soruna neden olmayan bu virüs, AIDS'li kişiler gibi bağışıklık sistemi zayıf olanlarda  inanılmaz derecede kötü sonuçlara yol açabilir.

17 Ağustos 2015 Pazartesi

İnsan herpes (uçuk) virüsü 6

İnsan herpes (uçuk) virüsü 6


İnsan herpes (uçuk)  virüsü 6'nın (HHV-6), yakın dönemde çeşitli hastalıkları olan bazı hastaların kan hücrelerinde bulunan bir ajan olduğu gözlemlenmiştir.  
Roseola hastalığına (altıncı hastalık da denilen küçük çocuklarda yüksek ateşe ve deri döküntüsüne neden olan viral bir hastalıktır) ve bu yaş grubunda yüksek ateşle ilişkili diğer bazı hastalıklara da neden olduğu bilinmektedir. Bu enfeksiyon, bebeklik döneminde karşılaşılan yüksek ateşle ilişkili (ateşli nöbetler) konvülziyon vakalarının çoğunun nedenidir.

16 Ağustos 2015 Pazar

İnsan herpes (uçuk) virüsü 7

İnsan herpes (uçuk) virüsü 7

İnsan herpes  (uçuk) virüsü 7 (HHV-7) daha çok yeni gözlemlenen bir virüstür ve HHV-6 ile yakından ilişkilidir. Diğer insan herpes (uçuk) virüsleri gibi HHV-6  ve HHV-7 de oldukça yaygındır ve insanların çoğu genellikle erken yaşlarda enfekte olur. HHV-7 aynı zamanda roseolaya da yol açabilir, ancak bu virüsün neden olabileceği diğer klinik etkiler belli değildir.

15 Ağustos 2015 Cumartesi

İnsan herpes (uçuk) virüsü 8

İnsan herpes (uçuk) virüsü 8

İnsan herpes (uçuk) virüsü 8'in (HHV-8), en son Kaposi sarkomu (KS) adı verilen  tümörlerde bulunduğu keşfedilmiştir. Bu tümörlere AIDS'li kişilerde rastlanmıştır, aksi takdirde çok nadir görülür. KS, deride ve AIDS'li bazı kişilerde diğer dokularda gözlemlenen morumsu tümörlere yol açar.
İlaçla tedavisi çok zordur. HHV-8, AIDS ile ilişkili bazı lenfoma (lenf düğümü kanseri) türleri de dahil olmak üzere başka kanserlere  de neden olabilir.
Bu kanserlere bir virüsün neden olduğu  gerçeği, bunların neden bağışıklık sistemleri çökmeye başlayan AIDS'li kişilerde ortaya çıkma eğiliminde olduğunu  açıklayabilir.

Bu buluş, aynı zamanda özellikle bu virüsü hedef alacak belirli tedaviler geliştirilebileceği konusunda yeni umutlar yaratıyor.